Haber

Ziya Osman Saba: Bir Sanatçı ve Türk Edebiyatının Önemli İsimlerinden Biri

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının değerli isimlerinden biri olan Ziya Osman Saba, hayatı boyunca sadece eserleriyle değil kişiliğiyle de adından söz ettirmiş eşsiz bir sanatçıydı.

Eserlerinde çoğunlukla çocukluğunun İstanbul’unu anlatan Ziya Osman Saba’nın ölümünün üzerinden 67 yıl geçti.

Saba, 30 Mart 1910’da İstanbul Beşiktaş’ta bir konakta Binbaşı Osman Beyefendi ile Ayşe Tevhide Hanım’ın oğlu olarak dünyaya geldi.

Henüz 8 yaşındayken annesini kaybetmiş ve bundan derinden etkilenmiş, ölümden kaçmak için hayata sımsıkı tutunup onu unutmak ya da ölümü unutarak beklemek fikri üzerine şiirlerini temellendirmiştir. özlem.

Ziya Osman Saba, Galatasaray Lisesi’nde okurken şiir yazmaya başladı.

İlk şiiri 1927 yılında Servet-i Fünun dergisinde yayımlanan Saba, edebiyatçı Yaşar Nabi Nayır aracılığıyla katıldığı Yedi Meşale grubunun en genç üyesi oldu.

Saba’nın okul arkadaşları Yaşar Nabi Nayır, Sabri Esat Siyavuşgil, Cevdet Kudret Solok, Vasfi Mahir Kocatürk, Muammer Lütfi Bahşi ve Kenan Hulusi Koray ile birlikte hazırladığı “Yedi Meşale” kitabı 1928’de yayımlandı.

Liseyi bitirdiği yıl olan 1931 yılında amcasının kızı Nermin ile evlenen usta yazar, 1941 yılında eşinden ayrılmıştır.

Türk edebiyatına “Ziya’ya Mektuplar”ı kazandırdı.

Liseden sınıf arkadaşı Cahit Sıtkı Tarancı ile kurduğu yakın dostluk, Türk edebiyatına “Ziya’ya Mektuplar”ı kazandırdı.

İlk dönemlerde hece ölçüsüyle şiirler yazan, sone ve üçlemeleri nazım şekli olarak kullanan usta edebiyatçı, daha sonra yeni akımların ortaya çıkmasıyla birlikte serbest şiirler yazmıştır.

Yedi Meşale döneminde yazdığı şiirleri sembolist şiir olarak değerlendiren ve eserlerinde pek çok eksiltili cümle, imge, benzetme, kişileştirme ve hitaplara yer veren şair, sanatın amacını “güzelliğe ulaşmak” olarak tanımlamıştır.

Usta edebiyatçı, kendisiyle yapılan bir röportajda dönemin şiir anlayışını şu sözlerle aktarmıştır:

“Dün edebiyatında göremediğim, günümüz edebiyatında en belirgin özellik olan ‘güzelliği arama’ çabası vardır. Günümüz kuşağının şairleri için aşk, sevinç, keder ve tanrı, güzelliğe ulaşmanın bir yoludur. Bugünün neslinde zevk, duyum ve vizyon tamamen yok.” yeni.”

Eserlerinde toplumsal sorunları dile getirdi

Şairi toplumsal konuları dile getirirken süzgeçten geçiren biri olarak gören Saba, Yedi Meşale’nin şiir anlayışını ömrünün sonuna kadar sürdürdü.

Ziya Osman Saba, samimi bir dille yazdığı şiirleriyle ilgili yaptığı açıklamada, “Şiir yazmak benim için bir eğlence olmaktan çok uzak, bir ihtiyaç, bir zorunluluk, adeta hayatımın nedeni ve bilgeliğidir. Bugün, ‘Yarın öleceksin.’ “Derslerse benim tek üzüntüm dünyada bırakacağım sevdiklerim ve yazamadığım eserlerdir.” dedi.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenciyken Cumhuriyet gazetesinin muhasebe servisinde çalışan Saba, üniversiteyi bitirdikten sonra 1936 yılında vatani görevini yapmak üzere askere gitti. Saba, 1938 yılında katıldığı Emlak Bankası’nda 5 yıl çalıştı.

Babasını kaybetmesi üzerine karamsar şiirler yazmaya başlayınca tekrar askere çağrılan ve askerlik sonrası 1944 yılında bankadaki görevine dönen Saba, memuriyetten istifa ederek atanınca İstanbul’a geldi. Ankara’ya.

Yazar Saba, 1945 yılında Milli Eğitim Matbaası’nda düzeltmen olarak çalışmaya başladı.

Emlak Bankası’nda çalışırken tanıştığı Rezzan (Öney) Hanım ile 1945 yılında ikinci kez evlendi.

Cahit Sıtkı Tarancı’nın mektuplarını düzenleyerek yayına hazırladı.

Unutulmaz edebiyatçı, 1950 yılında geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle Milli Eğitim Matbaası’ndaki görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Bu dönemde yakın arkadaşı Yaşar Nabi Nayır, Varlık Yayınevi’nin redaksiyon görevini Saba’ya verdi. Saba, evde çalışırken bir yandan da yakın arkadaşı Cahit Sıtkı Tarancı’nın gönderdiği mektupları düzenleyerek yayına hazırladı.

“Sebil ve Güvercinler”, “Geçen Zaman” kitapları ile “Mesut Halk Fotoğrafları” adlı öykü kitabını yazan Saba, aynı zamanda Goncourt Kardeşler’den roman tercümeleri de yaptı.

Saba, birçoğunu hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde Batı nazım şekillerini kullanmış ancak içerikte yerli ve milli anlayışa bağlı kalmıştır.

29 Ocak 1957’de Kadıköy’deki evinde ikinci kalp krizi sonucu hayatını kaybeden usta yazar, Eyüpsultan Mezarlığı’na defnedildi.

Kendine has üslubu ve farklı, lirik, özgün ve naif kişiliğiyle anılan Ziya Osman Saba, şiirlerinde, hikâyelerinde İstanbul sevgisini ve unutulmuş değerleri hatırlatan bir edebiyatçı olarak insanların zihinlerinde yerini almıştır. ve denemeler.

İşler

Hayatı boyunca 150’den fazla şiir yazan edebiyat ustası, “Sebil ve Güvercinler”, “Geçen Zaman”, “Nefesler” ve “Kaldığım İstanbul” adlı şiir türünde “Mesut Halk Fotoğrafı” ve ” Değişen İstanbul” türünde kıssa ve denemeler. Bu türde “Bir Hüzünleyle Sesleriyle Konuşmak” adlı kitaplarını edebiyat dünyasına sundu.

Ziya Osman Saba, Mehmet Nuri Yardım ve Mustafa Miyasoğlu’nun çabaları sayesinde 1980’li yılların sonlarından itibaren Türk okurları tarafından daha yakından ve yaygın olarak tanınmaya başlandı.

Mustafa Miyasoğlu, 1987 yılında yayımlanan “Ziya Osman Saba” adlı kitabında edebiyat ustası hakkında kısa bilgiler verip değerlendirmeler yapmış, ardından kendisi ve Saba hakkında yazılanlardan bazı örnekleri, röportajları, yazıları, şiir ve hikâyeleri bir araya getirerek yayınlamıştır. .

Mehmet Nuri Yardım, “Ziya Osman Saba (Hayatı, Sanat-Eserleri-Eserlerinden Seçmeler)” ve “Ziya Osman Saba Aşkı (Ziya Osman’a Dair Yazılar)” adlı eserlerinde hem Saba ile ilgili farklı dergilerde yayımlanan kendi yazılarına yer vermektedir. tarihler ve onun hakkında yazılmış değerli makalelerden oluşan bir koleksiyon. kısmı bir araya getirdi.

Ziya Osman Saba ile ilgili akademik çalışmalar 1991 yılında başlamıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu